Türkiye’de turizm eğitimine ilgi azalıyor.
Turizm, gençler için cazip bir meslek olmaktan çıkıyor. Bu konuda çok haklılar. Onları meslekten soğutan çok faktör var. Sektör onları kazanacak hamleleri yapamıyor.
Türkiye’de turizm sektörü ile turizm eğitimi örtüşmüyor.
Birbirini beslemiyor. Karşılıklı olarak olumlu bir etkileşim içinde değil. Turizm eğitimi, sektörün gereksinimi olan enerjiyi, barutu, gıdayı tedarik etmiyor.
Bu kurgu ile de, yolları kolay kolay kesişmeyecek gibi görünüyor.
Ne, turizm eğitimi alarak sektöre gelen genç, yıllardır hayalini kurduğu bir Dünya ile karşılaşıyor, ne de sektör, kapısından içeri giren gençlerde, beklediği heyecanı görebiliyor.
Bu kısır döngüyü aşabiliriz.
Önce çok kıymetli turizm eğitimcilerimize notlarım var.
Sevgili Dekanlarımız, Yüksek Okul Müdürlerimiz, Hocalarımız.
Sizlere meramımı arz edeceğim..
Sonra da..
Sektörün, Liselerden ve Üniversitelerden gelen gencecik turizmci adaylarına bakışında kökten bir değişiklik olması gerektiğini söyleyeceğim.
Fotoğrafa doğru açıdan bakalım
Eğitim dönemleri ile turizm sezonunun hiç örtüşmemesi zaten yıllardır seslendiriliyor.
Eğitim dönemi bittiğinde oteller neredeyse sezonu yarılamış oluyor. Mayıs ayında son halini almış olan kadro yapısında bir kişilik bile boşluk kalmıyor.
Artık eğitim ve pratik iç içe geçmeli. Hatta gençlerin eğitimleri de dahil olmak üzere, yol haritası sektörün dinamik katkısı ile hazırlanmalı.
Bu faslı geçelim. Gelelim meramımıza.
Bir soru..
Turizm eğitimi veren kurumlar kimleri mezun ediyorlar?
Geleceğin yaratıcı turizm liderlerini mi?
Müşteri odaklı olmayı temel ilke edinmiş empati ustalarını mı?
Hizmet etmenin hazzını içselleştirmiş, saygılı gençler mi?
İşletmesine sadakatle bağlanmaya hazır, istikrara önem veren arkadaşlar mı?
Dünyadaki rakipleri ile yarışmaya hazır, her ülkede çalışabilecek küresel yetenekler mi?
Bu sorulara, gönlümüzden geçen cevapları değil, vaziyetin objektif tespitini karşılık olarak verebilirsek, stratejik çözüme doğru dev bir adım atmış oluruz.
Tekniği öğrenmek yeterli değil
Mesleğin tekniğini burada biz de öğretiriz. Anlatırız. Bu, işin kolay kısmı..
Ama siz bize mesleği iyi öğrenmiş gençlerden daha fazlasını gönderin. Ya da şöyle ifade edelim. Onları sadece mesleki bilgilerle değil, daha fazlası ile donatın.
Bir cümle ile ifade etmek gerekirse, siz, bize, hizmet etmeyi bir sanat gibi benimsemiş, ülke, din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı yapmadan, her konuğa saygı duyacak gençler gönderin.
Eğer, Türkiye turizmine çağ atlatacak liderler istiyorsak;
Bize aşağıdaki hasletlere sahip gençler gelsin. Başımıza taç yapalım.
Otellerde hizmet ettiği insanlara, çevresindeki en değerli varlıklar gibi bakmayı öğrenmiş olsun. Onlara saygı duysun. Hizmet ederken keyif alsın.
Barındığı mekanları tertemiz tutmayı ilke edinmiş olsun. Yaşadığı lojman odasına giren içerideki temizliğe, düzene hayran kalsın.
İletişim yetenekleri gelişmiş olsun.
Sözcükleri yönetsin. Ana diline hakim ve aşık olsun. Türkçeyi konuşurken hissettiği mutluluğu çevresine yansıtsın.
Kültürler arası iletişim kurma sanatını öğrenerek gelsin. Farklı kültürlere saygı duymayı bilsin. Onları anlasın. Değer versin.
Karmaşık Fikirleri İletmeyi Bilsin. Ya da bu konuda istekli olsun. Burada biz yardımcı olalım. Sadece mesleki değil, kişisel gelişim alanında da katkı verelim.
Yüz Yüze İletişim Kurmayı başarsın. İnsanlar ile her durumda anlaşabilmenin yolunun yüz yüze iletişimden geçtiğini anlasın. Biz bu konuda da destek olalım.
Görünümüne çok önem versin. Bu rekabetçi Dünyada kazananların çoğunlukla iyi görünümlü, davranışlarında ölçülü, sakin insanlar olduğunu kavramış olsun.
Gelecekte en çok liderlik becerilerine ihtiyaçları olacak
Gençlerimizin turizm eğitimi sürerken, onlara, şu özelliklerin üstün liderlik becerileri olduğunu da anlatın. Bu alanlarda da gelişmelerine yardımcı olalım.
Cesaret ile tetiklenen bir çeviklik. Çağımız, durağanlığın kaybettiği, çevikliğin kazandığı bir çağ. Bu nedenle gençlerimizin eğitimlerde etik ve cesur bir çevikliği de öğrenmeleri gerekir. Çevik gençler yetiştirelim.
Saygı Kazanmak. Başarılı bir takım oyununun ilk şartı saygıdır. O takımda öne çıkmak ve yükselmek için öncelikle takım üyelerinin saygısını kazanmış olmak gerekir. Gençlerimiz saygının önemini öğrenmek zorundalar.
Empati. Gençlerimizi izlerken onlardaki eksiklikleri de görmeye çalışıyoruz. Gözümüze hemen empati eksikliği çarpıyor. Ama önce bu kavramı biraz açalım. Empati, insanın kendisini duygularının etkisinden soyutlayarak, bir başkasının duygularını anlayabilme yeteneğidir. Kişi karşısındakini o kadar iyi anlar ki onun gibi hissetmeye başlar. Gençlerimizi, empati becerisi yüksek bireyler olarak gönderin.
Bencil Olmamak. En çok üzüntü duyduğumuz konu da budur. Gençlerimizin çoğunluğu okul sonrasındaki hayata tamamen bireysel başarı koşullanması ile bakıyor. Ne pahasına olursa olsun kazanmak temel güdüleri olmuş. Kendileri dışında herkesi, yenilmesi gereken rakipler olarak görüyorlar. Birlikte başarmanın ve paylaşmanın hazzını öğrenmeleri gerekir.
Esneklik. Gençlerimizde, farklı seçenekleri her zaman hesaba katan bir esneklik olmalı. Koşullar değiştiğinde hemen yeni kararlar alabilme becerisini kazanmalılar.
Dinleme. Bu konuda çok da başarılı oldukları söylenemez. Susmayı, konuşanın sözünü en uygun zamanda kesebilmek için bir mola olarak görüyorlar. Onlara, birlikte dinlemenin erdemini ve insana kattığı değerleri anlatmamız lazım.
Alçakgönüllülük. İşte genç nesilde adeta demode görülen eşsiz bir değer daha. Gençlerimizin yükseldikçe daha çok tevazu sahibi olmayı öğrenmeleri gerekiyor. Günümüzde, özellikle küresel arenada geçer akçe bu. İnsanlar, ulaşabildiklerini sever. Çocuklarımıza tevazuyu sevdirmemiz onlara yapacağımız en büyük iyilik olur.
Sosyal Beceriler. Sosyal becerisi yüksek olan genç, sosyal anlamda yeterlidir. Çevresi ile en uygun iletişimi kurabilecek özelliklere sahiptir. Bunu her ortamda kullanabilir ve kendisine alan kazanabilir. Gençlerimizin sosyal becerilerine katkı verelim.
Hızlı Öğrenme. Bilim ve teknoloji öğrenmeyi basitleştirdi. Şimdi bilgiye ulaşmak çok kolaylaştı. Ama zor olan, bilgiye ulaşmak için istekli olmak. Gençlerimizi her zaman bilgiye açlık duyan insanlar olarak yetiştirelim. Onlara, öğrenmenin bitişi olmayan bir maraton olduğu gerçeğini anlatalım.
Kültürel Zekâ. İşte farklı kültürlerle bir arada yaşamayı sevdiren özellik budur. Gençlerimiz kendi ülkelerini, kültürlerini, insanını çok sevsin. Bununla birlikte, farklı kültürler ile bir arada yaşamayı ve çalışmayı da başarsın. Gelecekte en çok buna ihtiyaçları olacak. Ekiplerinde çok farklı kültürlerden insanlarla çalışacaklar.
Özgünlük. Gençlere, kariyer yolculuklarında sorulan en zor sorunun cevabı bu özelliğe bağlıdır. Gençlerimizi, iş görüşmelerinde gafil avlayan en zorlu atak, “ Neden sizi seçelim?” sorusudur. Onlara, özgün olmaları için farklı pencerelerden bakmayı öğretelim. Bu zor soru geldiğinde, bir an bile duraksamadan en etkili cevapları verebilmeleri, özgün olmayı başardıklarında mümkün olabilir.
Çok Yönlülük. Gençlerimize, ev ile iş arasına sıkışmış bir hayattan fazlasını hayal etmeyi öğretelim. Çalışmanın ibadet olmadığını anlatalım. Mutluluğun, çok yönlü ve çok renkli bir hayatın doğal sonucu olduğunu bilsinler. Hem kendi içlerine hem de bütün Dünyaya yolculuk edebilmelerine yardımcı olalım.
Çok yönlü bir hayat için,
Kitaplar, olmazsa olmazları olsun.
Sinemayı sevsinler
Tiyatroya tutulsunlar
Tarihe meraklı olsunlar
Ülkelerini A’den Z’ye tanısınlar
Spora sevgi ve saygı beslesinler
Biz dinozorlar, sektörümüzü işte böyle gençlere emanet edersek mutlu oluruz.
muhteşem bir yazı teşekkürler
Muhteşem bir yazı teşekkürler İzmirden sevgiler saygılar